Alaçatı
Eskiden İzmir için Alaçatı demek bir şeyler ifade ederdi. Özellikle de rüzgar sörfü yapanlar için eşi bulunmaz bir cennetti diyebiliriz. Ege bölgesindeki bir çok yerleşim yerinde olduğu gibi, Rum ve Türk nüfusun birlikte yaşadığı, taş evlerin bulunduğu, sahilden uzak bir yerleşimdi. Rüzgar sörfçüleri buradaki taş evlerde konaklar, araçları ile sahile giderlerdi. Rüzgar sörfü yaparak akşam geri dönünürdü. Eğlence için gidilen yer ise genelde Çeşme olurdu.
Oysa şimdi, belirli bir zümrenin haricindeki insanlar gelmesin diye özellikle pahalı yapılan, denize sahili olmamasına rağmen, kendini Copacabana‘da zannedenlerin, pareo ile dolaştığı, artık evden başka her şeye dönmüş taş yapıları olan, ruhsuz ve manasız bir yer oldu. “İlla ki gideceğim, ve gereksiz yere pahalı olan şeylerden alarak ne kadar keriz olduğumu dünya aleme ispat edeceğim” diyorsanız mutlaka gidin. Hele bir de tüm sebze isimleri kapıldığı için sadece “Ot Festivali” diyerek üretilen bir festival var. Onu da aman kaçırmayın. Yok böyle bir düşünceniz yoksa, yanından bile geçmeyin. Zerre kadar bir şey kaçırmamış olursunuz. Ama bir şekilde gitmiş iseniz, arabanızı park edecek bir yer bulma şansını da yakalamış iseniz, o zaman Ege’nin başka yerlerinde de görebileceğiniz evleri dışarıdan gezebilirsiniz. Cebinizdeki para fazla geldiyse, hafiflemek için yemek yiyebilirsiniz. Yetmediyse, ufak bir servet vererek, orta halli bir butik otel odasında 1-2 gece kalabilirsiniz bile.