Karaköy’ün bilinmeyen yanı Perşembe Pazarı’nın sokaklarında Arap Camii’nin izini sürüyoruz. Alışıldık sosyal medyanın insanı yutan ‘bir yerde olma’ furyasının akışına karşı duruyor ve bu sebeple semtin ihmal edilen diğer yanını gezmeye başlıyoruz. Hafta içi iş saati olduğu için her yer çok kalabalık. Çarpık binalar arasında ilerlerken karşımıza tüm haşmeti ve tarihin ağırlığını taşıyan güzelliğiyle Arap Camii çıkıyor. Alıştığımız camilerden çok farklı. Bizi kendisine çekiyor ve gezmeye başlıyoruz.
Bilindiği üzere Hz. Muhammed (S.A.V), “İstanbul mutlaka fethedilecektir. Onu fetheden komutan ne güzel komutan, onu fetheden ordu ne güzel ordudur” buyurduğundan, bu Hadis-I Şerif’in peşine yüzlerce Müslüman, o tarihten itibaren İstanbul’u fethetme hayaliyle yaşamış. İslam Ordusu şehri gerek karadan gerekse denizden üç kez kuşatmış. Ünlü komutan Mesleme bin Abdülmelik üçüncü kuşatmayı 717 senesinde tarafından yapmış. Mesleme bin Abdülmelik Galata bölgesini bu kuşatmada ele geçirir ve bir yıl süren kuşatma sonrasında kale içi fethedilemese de 7 sene boyunca askerleriyle birlikte burada kalır. İşte bu dönemde Abdülmelik Bizans kralı Leon ile bir anlaşma yaparak ibadet edebilmeleri için Arap Camiini inşa ettirmiş. Arap Camii, 1300 yıldan eski bir cami olarak İstanbul’da ilk ezan sesinin duyulduğu yer olur. Böylece Arap Camii, İstanbul’un ilk Camisi olarak tarihteki yerini gururla alır.
Abdülmelik, 7 yıl sonra Şam’da başlayan ayaklanmaları bastırması için geri çağırılınca İstanbul kuşatması da sona ermiş. Camii, Müslümanların bölgeyi terk etmeleri sonrasında 800 yılına kadar asıl haliyle kalmışsa da daha sonra Galata bölgesine egemen olan Cenevizlilerin baskısıyla kiliseye çevrilir. Camiye o yıllarda çan kulesi de ilave edilir.
Fatih’li dönem ve sonrası Arap Camii
Fatih Sultan Mehmet İstanbul’u fethettikten iki yıl sonra yapıyı aslına döndürür. Çan kulesini minareye, kiliseyi de camiye çevirir. Fatih Sultan Mehmet, Caminin avlusuna Mesleme bin Abdülmelik adına bir makam da yaptırır. Bazı rivayetlerde Mesleme’nin kabrinin Arap Camii’nin önünde olabileceği dile getirilir. Arap Camii’nin bir özelliği ise ahşap olması. Burasıyla ilgili ilginç bir bilgi de var. Binanın ahşap yapısına tahta kuruları asla yanaşmıyormuş. İsmini ise, 1492’den sonra Endülüs’ten bölgeye göç eden Araplardan aldığı rivayet ediliyor. Mimari yapısının Endülüs eserlerine benziyor olması bu rivayeti güçlendirir nitelikte.
Caminin mimari yapısı Arap mimarisiyle benzerlik taşıyor. Minare yapısı Emevi Camii’nin bir benzeri durumunda. Yapı, tarihsel süreç içinde birden fazla yangın geçirmiş. Camiye sonradan yapılan en önemli katkı ise II. Mustafa’nın eşi Saliha Sultan tarafından yaptırılan Şadırvan olmuş.
Karaköy Perşembe Pazarı’nın sokaklarında kaybolduğumuz bir günde karşımıza çıkan eser, Mahkeme Sokağı’ndan sola dönünce karşınıza çıkacak. Siz de gidin, Karaköy’ün ihmal edilen bu güzel sokaklarındaki tarihe tanıklık edin.
Gonca SAĞLIK