Göynük Gezi Rehberi
Her şeyin bir mevsimi varsa, Göynük’ü gezmenin mevsimi de sonbahardır. Aslında birçok gezimizin aksine, hiç planlamadan gittiğimiz bir yerdi Göynük. İstanbul’dan Ankara’ya gitmek için yola çıktığımızda otobanda bizi karşılayan yoğun trafik nedeniyle mecburen alternatif yol arayışına girdik. Çevre yolundan ilk sapağa girip eski yoldan hedefimize ulaşmaya karar vermişken, hadi Göynük’e diyerek rotamızı değiştirdik. İyi ki öyle yapmışız. Göynük’e girer girmez hissettiğimiz o muhteşem sakinlik duygusu, buraya daha önce neden gelmedik sorusunun beynimizde tekrar tekrar dönmesine neden oldu. Aracımızla ilerlerken, sağlı sollu tertemiz bakımlı konakları seyretmeye başlamıştık bile.
Aracımızı park edip sokaklarda gezmeye başlıyoruz. Merkezde bulunan Çınarlar Köprüsü’nü geçerek şırıl şırıl akan suyun kenarındaki çay bahçesinde oturarak yol yorgunluğumuzu atmak istiyoruz. Buranın havası gerçekten büyülü. Merkezde bulunan bu köprünün etrafında tescillenmiş anıt ağaçlar bulunuyor. Köprüden geçince yöresel ürünler satan esnafa rastlıyor, hem alışveriş hem de sohbet ediyoruz. Son yıllarda oldukça fazla turist alan bir merkez olmasına rağmen, hiç el değmemiş hali kendini korumuş. Esnafı sizi gelir geçer turist gibi görüp kazıklamaya çalışmıyor. Tam tersine gönülden yardım edip, hem ürünler hem de Göynük hakkında bilgi veriyorlar.
Eski ismi Koinon Gallicanon olan Göynük isminin, olgun-olgunlaşmış anlamındaki göynümüş kelimesinden geldiği tahmin ediliyor. Bir diğer söylenişe göre de Göynük, keçi kılından yapılan torba anlamına geliyormuş.
Sakin Şehir Göynük
Nereler Gezilmeli?
Meydanın hemen arkasında Akşemseddin Hazretlerinin türbesi yer alıyor. Zaten Göynük’ün bir diğer adı da Akşemseddin Diyarı olarak geçiyor. 1389 yılında Şam’da doğan ve Fatih Sultan Mehmet’in hocası olarak ünlenen Akşemseddin, Göynük’ten geçerken burayı çok beğeniyor ve bu huzurlu ilçede vefat ediyor. Akşemseddin’in huzurundan etkilendiği ilçenin en merkezi yerinde bulunan makamından etkilenmemek mümkün değil. Türbenin hemen yanı başında bir hamam ve bir de cami bulunuyor. Gazi Süleyman Paşa Cami, 2. Osmanlı Padişahı Orhan Bey’in büyük oğlu Şehzade Gazi Süleyman Paşa tarafından 1331 ile 1335 yılları arasında yaptırılmış. Bölgedeki ilk Osmanlı eserlerinden biri olarak dikkat çekiyor.
Kalınabilecek Yerler
1890’da inşa edilen Hükumet Konağı, ilçenin en güzel yapılarından sadece bir tanesi. Göynük’ün önemli tarihi binaları arasında Akşemsettinoğlu, Caferler, Hacı Müderrisoğlu, Gürcüler ve Türksoylar Konaklarını sayabiliriz. Günümüzde bu tarihi evler restore edilerek pansiyon ve otel olarak hizmete açılmış.
Göynük’ten hatıra olarak ne alalım?
Mimari yapısı ve yerleşimiyle tam bir Osmanlı kasabası olan Göynük, Batı Karadeniz’in tüm coğrafi özelliklerini barındırıyor. Yüksek dağlar arasında inci gibi parlayan evleriyle Anadolu’daki Türk yaşayış şeklinin tüm özelliklerini görebileceğiniz ilçede, kadınlar geleneksel kıyafetlerini gündelik hayatlarında da kullanmaya devam ediyor. Beyaz üzerine bordo, kırmızı ve kahve tonlarının hakim olduğu çiçeklerle bezeli şallar, kendine özgü bir örtünme biçimini oluşturuyor. Dokumalarını “üçgen” olarak adlandıran Göynüklü kadınlar, tarlada, evde ve sokakta hep bu şalları kullanıyor. İpek Yolu üzerinde aynı hatta yer alan Beypazarı’nın kadınları dokuz güllü desenleri seçerken Göynüklü kadınlar yedi güllüsünü tercih ediyor.
Göynük’ün özellikleri
Göynük’te gerek halk, gerekse yerel yöneticiler tarihin ve kültürün değerini gerçekten çok iyi bilmişler. Göynük’te görüntüyü bozacak hiçbir yapı yok. Osmanlı sivil mimarinin en güzel örneklerinden olan evler bakımlı ve bembeyaz boyalı. Tarihi dokusunu korumakla kalmayan Göynük, geleneklerini yaşatmanın gayretini de gösteriyor. Göynük ile özdeşleşen, el tezgahlarında dokunan, kısa kenarları ve baş üstüne gelen kısmı desenli, ince pamuklu dokumanın birleşmesinden meydana gelen “Tokalı Örtme” 2016 yılında Türk Patent Enstitüsü tarafından “coğrafi işaretlerin korunması” kapsamında tescillenmiş.
Ne Yiyelim?
Peki Göynük’te ne yenir, ne alınır? Biz hemen çarşı içinde bulunan Osmanlı Restoran’da mola verdik. Sahibi ve çalışanları gayet güler yüzlü. Hoş bir esnaf lokantası. Özellikle yöresel elde kesme eriştesini tavsiye ederiz. Evinize götürmek için satın almanız da mümkün. Bir de yöreye özgü uğut tatlısı var ki bin derde deva. Biz ilk kez duyduk ve hemen satın aldık. Buğdayın çimlendirmesiyle yapılan bir çeşit marmelat olan uğut, tamamen doğal. İçinde hiç şeker olmamasına karşı tadı şekerli gibi. Şeker demişken, yöreye özgü şeker fasulyeyi almadan dönmeyin. Lezzetine doyulmuyor bizden söylemesi. Göynük mutfağının en önemli lezzetlerinden biri de elbette tarhana. Hemen hemen her öğünde bir kase tarhana çorbası sofradaki yerini alıyor. Tarhananın yanında yemek için yöreye özgü Keş peynirini almayı unutmayın.
Daha Fazlası?
Göynük’e kadar gitmişken yemyeşil doğanın içindeki Sünnet ve Çubuk göllerini de görebilirsiniz. Bu göller ve çevresi birçok dizi ve film için plato olarak kullanılmış. Çubuk Gölü’nün kenarındaki yel değirmenleri ise, bir dizi için yaptırılmış. Şu anda terk edilmiş durumda olsalar da göl manzarasıyla birlikte eşsiz bir güzellik oluşturdukları kesin. Dileriz ki bu yel değirmenleri turistik açıdan değerlendirilerek kullanıma açılır.
Göynük öyle huzurlu, öyle keyifli bir yer ki, sayfalarca anlatsak yetmez. Sonbahar bitmeden bu güzelliği siz de görün istiyoruz; zira Göynük bunu fazlasıyla hak ediyor.
Fotoğraflar ve Yazı : Gonca SAĞLIK