Hafta sonu İstanbul’dan Bursa’ya konaklamalı gezi programı
1. Gün İstanbul – Bursa
Her hafta sonu bir yere gidecek değiliz. Elbette İstanbul‘un da gezilecek çok noktası, görülmesi gereken harika mekanları var. Ama arada bir de farklı bir şehirde olmak güzel oluyor. Tabii bütçe konusuna da dikkat etmek gerekiyor. İşte bu yüzden size, Bursa programı çıkaralım dedik.
Bizim için gereken öncelikli malzemeler 1 adet az yakan bir araba (yoksa kiralanabilir), önceden hazırlanmış (bunun gibi) bir tur programlaması, 3 yıldızlı bir otel (biz 3 kişi için 1 gece Hampton by Hilton‘da oda kahvaltı 285 TL’ye kaldık) ve beraber gidilecek bir ekip bulmak. Gençler birlikte gidecek ise araba yerine Minibüs – Otobüs kiralayabilirler.
İşin sırrı yolu bilmekte. Sabah 5’te yola çıkıyoruz. İlk hedef Eskihisar Vapur İskelesi… Buradan en geç saat 06:30 vapuruna binmemiz lazım. Araç başına 60 TL alıyorlar. Biz 3 kişiydik ve kişi başı 20 TL’ye geldi. Vapurdan iner inmez ver elini Cumalıkızık diyoruz. Cumalıkızık, UNESCO Dünya Mirası Listesi içerisinde 2014 yılında yerini almış bir yer. O yüzden de güzel havalarda çok popüler. Saat 10:00’dan sonra gitmeyi düşünmeyin bile. Arabayı meydanın hemen yanında okul bahçesine park edin.
Cumalıkızık
Sabah kahvaltısını burada köy kahvaltısı olarak almak güzel olur. Acıkmış olmanın da verdiği bir hızla köy kahvaltımızı silip süpürdük. Para konusunda ise kişi başı 25 TL ödedik.
Bu bölgede tüm dağ köylerinin adı “kızık“. Buraya “Cumalıkızık” denmesinin sebebi ise etraftaki “Kızık”ların içerisinde eskiden Cuma namazı kılınan tek yermiş. Aslında “Kızık” Oğuzların Bozok Boyuna mensup Yıldızhan’ın oğlunun soyuna verilen isimdir. Göç yolu üzerinde Anadolu’da doğudan batıya bir çok yerde bu boyun köylerine rastlarsınız. Neden bir tek burada Cuma namazı kılınırmış diye sorarsanız, aslında bu boy, Pir-i Türkistan Hoca Ahmed Yesevi ekolünden gelen Bektaşi Türkmenleri. Sonradan Osmanlı döneminde Sünni İslam olmaya başlıyorlar. O yüzden de bir tek burada Cuma namazı kılınırmış eskiden.
Cumalıkızık’a gelirsek. Bizce kimisi güzel, kimisi ise aslını kaybedecek kadar kötü yapılan restorasyonlar sonucu havasını biraz kaybetmiş. Neredeyse tamamen turistik olmuş. Bize kalırsa, biz bu turizm de restorasyon işini hakkıyla yapamıyoruz galiba. Ama tüm bunlara rağmen, daha da bozulmadan önce mutlaka görün isteriz.
Cumalıkızık’da 2 saat kadar harcadıktan sonra yaklaşık 10:30 gibi buradan Bursa’ya dönüşe geçiyoruz. Bursa merkez ile arası yaklaşık 20 kilometre.
Bursa’ya dönüş
İlk hedef olarak Yeşil Camii‘yi seçtik. Çünkü tam yolumuzun üstü. 2. Müze sokakta arabayı ve hatta otobüsü park edebilecek çok katlı otopark var. 2 Adımlık denecek kadar kısa mesafe içerisinde ise Yeşil Camii, Çelebi Sultan Mehmet Türbesi, Türk İslam Eserleri Müzesi ve Irgandi Çarşılı Köprü var.
Yeşil Camii, Konya’da daha net görebileceğiniz Selçuklu stili ile daha
sonraları gelişecek olan Osmanlı stili camii mimarilerinin ara geçişi gibi olan Bursa stili camilerin ilk örneği. İlgi çekici bir şekilde şadırvan içeride. 1421 yılında tamamlanan caminin mimarı Hacı İvaz. Padişah Mahvili olarak da bilinen ve sonradan Osmanlı Sultan Camilerinin ayrılmaz parçası olan, Sultanların namaz kıldığı ayrıcalıklı bölge, ilk bu camide uygulanmış.
Aynı Mavi Cami diye anılan Sultan Ahmet Camii’nde olduğu gibi burası da Yeşil Cami diye anılıyor ama aslında Sultan Çelebi Mehmet Külliyesi. Caminin Yeşil Camii diye anılmasının sebebi ise yine Mavi Cami diye anılan Sultan Ahmet Camii ile aynı sebep. İçerisindeki mavi ve turkuaz yeşili çiniler sebebiyle bu camii Yeşil Camii diye anılıyor. Cami 1855 yılındaki deprem sonrasında neredeyse tekrar yapılmış. Ancak 1855 yılında Bursa Valisi Ahmet Vefik Paşa, koskoca Bursa’da gerekli mimari tecrübeye sahip tek bir Osmanlı Mimarı bulamadığı için (Osmanlı neden battı belli oluyor. Camii için bile 600 sene öncesinin tekniğini yapabilecek mimar kalmamış), Leon Parvillee isimli bir mimara yaptırıyor. Ancak bu şahsın da hem geç Selçuklu, hem de Osmanlı Camileri ile ilgili bilgilerinin eksikliği, tabii üzerine biraz da parasızlık eklenince, içerideki tüm el işlemeleri boyalar beyaz kireç alçı ile kapatılıp geçiliyor. Sadece çini olanlar kalabiliyor.
Yeşil Türbe
Dediğimiz gibi, burası II. Murad (Fatih Sultan Mehmed/II.Mehmet’in babası) tarafından babası Sultan I. Mehmet, namı diğer Sultan Çelebi Mehmet için mimar Hacı İvaz’a yaptırılmış bir külliye. Ve bu külliyenin içerisinde Çelebi Mehmet’in ve hanedanın diğer üyelerinin mezarlarının da olduğu Yeşil Türbe bulunuyor. Burası Türkiye tarihi için önemli bir nokta. Çünkü Çelebi Mehmet, Timurlenk ile yapılan Ankara Savaşı sonrası dağılan ve 1402 – 1413 yılları arasında başsız kalan Osmanlı Devletini toparlayan ve tekrar birleştiren kişi. 1413-1421 yılları arasında da Sultan olarak devletin başına oturuyor. Yani bir başka deyişle Çelebi Mehmet, Osmanlı Devletini yok oluştan kurtaran ve ikinci defa kuran kişi.
Yalnız burayı gezerken gördüğümüz ve bahsetmekten biraz da utanç duyduğumuz bir gerçeği söylemeden geçemeyeceğiz. Burayı ziyarete gelen birçok yerli turist, buranın bir padişahın ve ailesinin mezarından çok, sanırız Çelebi sıfatının da etkisi ile, dini yönden bir veli zatın türbesi zannediyor. İçeride dua edenlerden bir sürü ev, araba ve eş dileyenlere rastladık. Bu konuda Bursa Valiliği daha fazla açıklayıcı tabelalar asarak buranın yakın zamanda çaput bağlanan bir yere dönmesini engellemesi gerekiyor.
Türk İslam Eserleri Müzesi
Külliyenin bir diğer üyesi olan Yeşil Medrese ise bugün, Türk İslam Eserleri Müzesi olarak işlev görmekte. Mutlaka ziyaret edilmesi gereken noktalardan birisi. Zira özellikle Selçuklu’dan Osmanlıya geçiş dönemi ve erken Osmanlı dönemine yönelik güzel örnekler sergileniyor.
Türk İslam Eserleri Müzesini sağ yanınıza aldığınızda önünüzü kesen ilk cadde Çelebi Mehmet caddesidir. Müzenin bitişinden sonra sağa dönerek bu caddeyi yokuş aşağı takip edin. Sonrasında sola doğru kıvrılarak Gökdere Bulvarı ile birleşen caddenin kesişme noktasının hemen yakınında, yolun karşısında İrgandi Çarşılı Köprü‘yü göreceksiniz.
1442 yılında Irgandılı Ali’nin oğlu Hacı Muslihiddin tarafından yaptırılan, 1855 yılında depremden daha sonra Kurtuluş Savaşı esnasında ise Yunan bombardımanından tahrip olan köprü 2004 yılında Osmangazi Belediyesi tarafından yenilenmiş. Bizce de gerçek anlamda yenilenmiş. Zira tamamen yeni bir köprü var. Ancak bu köprünün bir özelliği daha var. Dünyada bu tarzda bir köprü üzerinde dükkan olması durumu, Bursa dahil toplam 4 şehirde ve yine toplam 4 köprüde mevcut.
El sanatları ile ilgili dükkan ve imalat yerlerinin olduğu günümüzdeki halini bizim gezmemiz sadece 5 dakika sürdü. Belki siz daha fazla zaman harcamak ve alışveriş yapmak isteyebilirsiniz.
Ulu Cami Bölgesi
Buradan sonraki durağımız ise Ulu Camii bölgesi. Bölge diyoruz çünkü aslında Ulu Camii etrafında epey bir vakit geçireceğimiz çok yer var. Ulu Cami başta olmak üzere, Gazi Orhan Cami, Uzun Çarşı, Koza Han, Okçu Baba Türbesi, Tophane saat kulesi ile Osman ve Orhan Gazi Türbeleri hemen hemen aynı yerlerde. Aracımızı zar zor bir park yeri bularak park edip, önce Uzun Çarşı ve Koza Han ile yola çıkıyoruz.
Uzun çarşı, Bursa’da bulunan kapalı çarşının devamı gibi gözükse de, 15. yy.’da Evliya Çelebi “Seyahatname”sinde burası için Uzun Çarşı diye bahseder. Kısaca Kapalı Çarşı’dan hariç tutar ve o dönemde burada 9,000 dükkan olduğunu söyler. Günümüzde burada ağırlıklı olarak tekstil ticareti yapılmakta. Bizce de alışveriş için ideal yer burası. Ulu Cami ile Gazi Orhan Cami arasında kalan noktada ise Koza Han bulunmakta. 1491 yılında II. Bayezid tarafından yaptırılan Han adından da anlaşılacağı gibi İpek Kozalarının satıldığı bir yermiş aynı zamanda. Günümüzde de iki katlı hanın üst katlarında İpek ürünlerinin satıldığını göreceksiniz. Alt kat ise kafeler ile doldurulmuş. Tam ortasında, kafelerin sık ve bunaltıcı masa-sandalyeleri arasında kaybolan ufak bir mescid ile Mescid’in hemen altına konmuş bir şadırvan var. Aynı tarz mescid ve şadırvana Antalya Kale-içi liman bölgesinde de rastlıyorsunuz.
İskender Kebap
Burada bir öğle yemeği molası vermek isteyeceksiniz. Çünkü İskender Kebap denince akla gelen tek yer (Patent Enstitüsünden onaylı bir şekilde) olan Kebapçı İskender‘in
burada da bir restoranı bulunuyor. Vejetaryenlar için muhteşem bir kebapları daha var. Kesinlikle uğranması ve yemek yenmesi gereken bir yer. 1 Porsiyon için yaklaşık 35 TL gibi bir ücret ödeyeceksiniz ama buna değecek. Burada yemek yerken, duvarlarında bu mekanın ve İskender Kebap’ın tarihçesini de gösteren fotoğraf ve yazılar ile, televizyonlarda daha önce gösterilen çeşitli programların İskender Kebap ile ilgili kısımlarının da yer aldığı videoları izleyebilirsiniz.
Buradan çıkışta ise ilk yapmanız gereken Hayali Recep Şinasi Çelikkol hocanın Kapalıçarşı’da bulunan dükkanına giderek, buradaki Hacivat-Karagöz eserlerine bakmak ve hatta hatıra olarak birer set almak olmalı. Türk Gölge Oyunu ustalarından olan ve bu konuda çok önemli çalışmalar yapan Şinasi Hoca’dan bir ihtimal kısa bir Hacivat- Karagöz oyunu görme şansınız da olabilir. Biraz daha fazla şansınız varsa, daha detaylı bilgiler alabilirsiniz. Gerçi Hoca’nın yardımcıları da bilgi olarak gerekli desteği size sağlayacaklardır. Bu dükkanın bir dükkandan çok bir kültür yeri olduğunu unutmamak gerekiyor.
Karnımız doydu, alışveriş bitti ve gezinin bugün için kalan kısmına geçme vakti geldi. Sırasıyla Ulu Cami, Tophane yokuşu üzerinden Osman ve Orhan Gazi türbeleri ziyareti gerçekleşecek. Tophane Saat Kulesi noktasından Bursa panoramik fotoğrafı ile bugünkü turu tamamlayıp otelimize geçeceğiz. Ulu Camii için söylenecek çok şey var ama onu daha sonra bir başka yazıya bırakacağız. Ancak not düşmeden edemeyeceğimiz bir nokta şu ki, Türkiye’nin iç mekanda en fazla kişi alabilen bu camisi, mimari açıdan bir dönemin (Selçuklu) kapandığı ve diğer bir döneme (Osmanlı) geçildiği noktada çok önemli bir mimari eserdir.
İznik üzerinden dönüş
2. Gün İznik üzerinden İstanbul’a dönüş
Sabah kahvaltımızı otelden aldıktan sonra erkenden yola çıkıyoruz. Bizim geçtiğimiz esnada yolda bolca tamirat bulunuyordu. Ama İznik’i görme hevesiyle yol çabuk bitti. Zaten aradaki mesafe de yaklaşık 87 kilometre.
İznik, günümüzde yaklaşık 45,000 nüfuslu bir kasaba olsa bile, M.Ö 2,500 yıllarında ilk yerleşim izlerine rastlanan şehir daha sonra Makedon, Bitnia, Roma İmparatorluğu, Bizans İmparatorluğu ve nihayetinde Anadolu Selçuklu Devletinin başkenti olarak Türk toprağı haline gelmiş. Hristiyanlık için ayrı bir önemi olan şehir, 325 yılının yaz başında toplanan 1. İznik Konsili toplantısına ev sahipliği yapmıştır. Nikea (İznik) kanunları olarak bilinen 20 maddelik Hristiyanlık kanunları bu toplantıda alınmıştır. Sonrasında 787 yılında İznik Ayasofya‘sında (bugünkü Ayasofya Müzesi) 7. Konsül toplantısı gerçekleşmiştir.
Bizans’ın bir dönem başkenti
İznik’in önemi bununla da kalmaz. 6. Haçlı seferleri esnasında Haçlı orduları İstanbul’u ele geçirir ve yağmalar. Bu esnada Katolik Haçlılardan kaçan Ortodoks Bizans İmparatorluğu hanedan üyeleri İznik’e gelerek burada İznik Latin İmparatorluğunu kurar ve daha sonra İstanbul’u tekrar alarak 2. Bizans İmparatorluğunu kurarlar. 1331 yılında Osmanlı’nın eline geçen İznik, Osmanlı Devletine ait ilk cami, medrese ve imarethanenin de yapıldığı yer olması nedeniyle çok önemlidir. Osmanlı altında İznik çinileri dünya çapında üne kavuşmuştur.
Burada gezeceğiniz her yer birbirine çok yakın olduğundan arabamızı Ayasofya Müzesi yakınına park ederek yola yürüyerek devam edeceğiz. Ayasofya Müzesi gezildikten sonra (ki kısa süren bir gezi olacak zira Yunanlıların işgali sırasında yanan bu önemli kilise/cami onarılmasına rağmen bitap durumda) ilk durak noktası Osmanlı’nın kitabesi bununan en eski camisi olan 1334 yılında yapılmış Hacı Özbek Camii. Bu camiden devam ederek, güzel bir Anadolu kasabası ara sokaklarından, I. Murat’ın eşine yaptırdığı imarethane olan ve günümüzde İznik Müzesi olarak bilinen Nilüfer Hatun İmarethanesine geçiyoruz.
Tarihi noktalar
Maalesef biz müzeye restorasyon çalışmaları nedeniyle giremedik. İznik müzesinin hemen yanı başında küçücük bir cami ve bitişiğinde bir türbe göreceksiniz. Bu cami Şeyh Kutbettin Camii ve yapılış tarihi olarak 1492 olarak tarihleniyor. Cami de önemli ama türbede yatan zat-ı muhterem daha da önemli. Kutbettinzade Mehmet İzniki hazretleri olarak da bilinen Şeyh Kutbettinzade Mehmet İzniki, ilk Türkçe İslam İlmihali‘nin de yazarı aynı zamanda. Arkanızı bu camiye dönüp, İznik Müzesini solunuza aldığınızda karşınızda kalan Camii ise I. Murat’ın meşhur sadrazamı Çandarlı Halil Paşa’nın yaptırdığı, ölümü nedeniyle oğlu Çandarlı Ali Paşa tarafından 1392 yılında tamamlanan Yeşil Cami. Maalesef bu sanat eseri olan Cami’ye de restorasyon çalışmaları nedeniyle giremedik.
Yürüyüş haritamızda geniş bir U çizerek geldiğimiz bu noktadan geri dönerken, Orhan Gazi’nin padişah olması beklenen büyük oğlu, Rumeli Fatihi Süleyman Paşa’nın vefatı sonrasında, babası Orhan Gazi’nin oğlu adına yaptırdığı ve kayıtlara ilk Osmanlı Medresesi olarak geçen Süleyman Paşa Medresesini göreceksiniz. Tam yapım tarihi kitabesi olmadığından bilinmemekle birlikte, Orhan Gazi’nin 1361 yıllı Vakfiyesi bulunmaktadır. Bugün Çini ürünlerinin satıldığı dükkanların olduğu bu ufak medrese, sonrasında imparatorluğun yapacağı bir çok medresenin ilki olması nedeniyle önemli. Medresenin az ilerisinde kazı çalışmaları göreceksiniz. Bu kazı çalışmaları da şehrin eski Çini fırınları ile ilgili bir kazı çalışması. Öğlen yemeğinizi ister burada meydanda isterseniz İznik gölü kenarında bulunan yerlerde yiyebilirsiniz.
Yemek sonrasında biraz daha yavaş olmakla beraber, daha güzel manzaraya sahip İznik- Adapazarı yolu üzerinden giderek, Adapazarı’ndan otobana bağlandık.
Biz gezerken çok eğlendik ve çokça öğrendik. Umarız sizler de uygularken aynı tadı yaşarsınız. Bir sonraki gezi rotasında görüşmek üzere. Yolunuz ve bahtınız açık olsun.
Çağrı Sağlık / Nisan 2016