Küçüksu Kasrı, İstanbul Boğazının incilerinden biridir. Hatta bize kalırsa, bulunduğu konum itibarıyla en güzel incisidir. Bulunduğu nokta Küçüksu ve Göksu Deresi arasında bulunan Küçüksu Çayırına yapılan kasır Osmanlı Padişahları için sevilen bir mekandı. Bir dönem halkın en fazla gittiği mesire alanı olan Küçüksu Çayırı, Padişahların da ilgisini çekince buraya bir kasır yaptırılması istenir. Bildiğiniz gibi Osmanlı kasırları padişahlar tarafından yaptırılan, konaklamak için kullanılmayan Saray’a ait binalardır.
Küçüksu Kasrı da temiz havasıyla ün salan Küçüksu Çayırına Sultan Abdülmecid tarafından, dönemin ünlü mimar ailesi üyesi olan Nigoğos Balyan‘a yaptırılır. 1856 yılında tamamlanan kasrın ilk ismi Göksu Kasrı’dır. Padişah bu kasrı o kadar çok sever ki, Cuma namazlarını yine Balyan ailesinin mimarı olduğu Ortaköy Camii’nde kıldıktan sonra, Saltanat Kayığı ile karşı kıyıdaki Küçüksu Kasrı’na gelirmiş. Nigoğos Balyan da en kıymetli eseri olarak gördüğü Küçüksu Kasrı’nın tam karşısındaki sahil olan Ortaköy’e bir konak diktirmiş ve bu konaktan en güzel eserini seyretmiş.
Küçüksu Kasrı’nın Tarihi
Aslında buradaki ilk yapılaşmalar çok daha önceleri ilk olarak IV. Murat (1623-40) zamanında başlar. Sonrasında I. Mahmut burada ahşap bir kasır inşa ettirir (1751). İnşa edilen bu kasır III. Selim ve II. Mahmut dönemlerinde ufak eklemeler ve tadilat geçirir. Sultan Abdülmecid ise bu ahşap kasrı yıktırıp yerine bugünkü kagir binayı yaptırır. O tarihten sonra Küçüksu Kasrı 1857 yılında av ve biniş kasrı olarak kullanılmaya başlar.
Küçüksu Kasrı, içinde bulundurduğu şömineler, mobilyalar ve tablolar nedeniyle, eşsiz bir sanat müzesi gibidir. İstanbulluların ve İstanbul‘u ziyaret edenlerin mutlaka gitmeleri gereken noktalardan birisi diyebiliriz.