GezerkenIstanbul
Trend

Zeyrek / Saklı Hazine

Zeyrek / Saklı Hazine

Zeyrek deyince hemen bir anlam ifade etmeyebilir zihninizde. Haliç’ten Fatih’e çıkan Atatürk Bulvarı’ndan ve su kemerinden geçmeyeniniz var mı? Şehrin en eski ve işlek bu caddesinin hemen arkasında bir tarih gizli. Henüz keşfedilmemiş, Balat gibi Kuzguncuk gibi sokaklarında kalabalıkların dolaşmadığı bir İstanbul hazinesini keşfetmeye hazır mısınız?

Yağmurlu bir sabahta yolumuz İstanbul Zeyrek’e düşüyor. Burası, İstanbul’un fethinden sonra kurulan ilk mahalle olma özelliğini taşıyor. (Fatih Sultan Mehmet’in türbesi de burada bulunuyor.) Bulvar’dan sağa doğru kıvrılıyor ve yokuştan çıkıyoruz. SGK binası dönemecinden sonra soba kokularıyla karışık bir semt karşılıyor bizi. Saklı kalmış, kendi içinde sakin görünüşüyle tarihin coşkusunu harmanlamış bir semt. Heyecanla sokaklarında dolaşmaya başlıyoruz. Ellerinde el işi torbalarıyla komşu ziyaretine giden hanım teyzeleri görüyor, selamlaşıyoruz. Bu gezi bizi çok mutlu edecek, işte o dakika anlıyoruz.

Zeyrek CamiiSemte adını veren Zeyrek Camii oldukça gösterişli yapısıyla yolun karşısından bile görülüyor. Camiinin eski adı Pantokrator Manastır Kilisesi. M.S. 1118-1136 yılları arasında inşa edilmiş yapı, birbirinden farklı 3 kilisenin bir araya gelmesinden oluşmuş. Yapı aslında bir tür Hıristiyan Külliyesi. 1453 senesinde İstanbul’un fethiyle birlikte Camii olarak kullanılmaya başlanmış. Günümüzde büyük bir tadilatla yenilenme sürecinde. Biz gittiğimizde de inşaat çalışmaları vardı. Bu nedenle sadece namaz vakitlerinde ziyarete açık olduğunu belirtelim. Zeyrek Kilise Camisi ile ilgili daha detaylı bilgi almak isterseniz, bu konuda oldukça güzel hazırlanmış bir bilgiyi İslam Ansiklopedi’sinin ilgili bölümünde bulabilirsiniz.

Semte ve âdeta semtin simgesi olan bu yapıya adını veren Molla Zeyrek, Hacı Bayram Veli’nin öğrencisi bir Allah dostu. Zeyrek adını da Hacı Bayram’ın verdiği biliniyor. Molla Zeyrek bir süre Bursa’da müderrislik yapmış. İstanbul’un fethine katılan ulemalar arasında olduğu da biliniyor.

İstanbul’a bu tepeden bakmak

Camiinin hemen karşısında İstanbul Kitapçısı var. Yağmurun şiddetinin azalmasını beklemek için burada bir mola veriyoruz. Mekân sıcacık, sakin ve şehrin tarihi dokusunu hissettiren müzikler çalıyor. Kahve, çay içip hafif bir şeyler yiyebilir; kitapları inceleyip sevdiklerinize hediyelik eşya seçebilirsiniz. Kitapçının bahçesinde muhteşem bir manzara var.

Öyle böyle değil, tadına doyulmaz bir manzara. Sağ tarafınızda Süleymaniye, İstanbul Üniversitesi’nin bahçesindeki yangın kulesi, Vefa’nın tarihi camileri ve İMÇ. Karşınızda Galata Kulesi, Galata köprüsü, Haliç ve şehrin yeni yüzü olan gökdelenler. Eski ve yeni yüzüyle İstanbul gözlerinizin önünde. Şehrin en iyi manzaralarından biri olarak burayı kaydedin ve ilk fırsatta mutlaka gidin.

Kitapçıdan çıktığımızda yağmur etkisini azaltmıştı. Zeyrek yokuşundan aşağı doğru iniyoruz ve yolumuz Mehmed Emin Tokadi Hazretlerinin türbesine çıkıyor. Piri Mehmet Paşa Camii (1517) ‘nin hemen üst tarafında ağaçların altındaki sessiz bölgede tarihi mezar taşlarını görüyoruz. Mehmed Emin Tokadi Hazretlerinin türbesi de burada. Rivayete göre bu Allah dostu önemli zat, nasibi olanın mezarını ziyaret etmesini; ziyaret edenlerin de cehennem ateşinde yanmamaları için dua etmiş. Hocası da, o halde mezarının gözden uzak kolay bulunmayacak bir yere yapılmasını vasiyet etmesini söylemiş. İşte bu sebepten söylenen o ki, buraya ancak nasibi olanlar gider bulurmuş…
Bu tarihi mezarlık ve Camii’yi ziyaret etmeden Zeyrek’i gördüm demek elbette olmaz.

Semtin simgelerinden biri de dünya kültür mirası olarak kabul edilen ve sivil mimari tarzının önemli örneklerinden

olan Zeyrek evleri. Maalesef çoğu yıkık dökük. Unesco’nun dünya mirası listesindeki bu evler, Fatih Belediyesi’nin çalışmalarıyla yenileme sürecine girmiş.

Zeyrek: Koruyormuş gibi yaptığımız semt

Mahallenin geçmişi çok zengin. Fatih Sultan Mehmet İstanbul’u fethettikten sonra ilk Cuma namazını Ayasofya’da, ikinci Cuma namazını Zeyrek’te, üçüncü Cuma namazını da Kariye’de kılmış.

Burada bir önemli yapı da Zeyrekhane. İmparator Komnenos tarafından Panroktator manastırının hemen yanı başına inşa ettirilmiş bu bina, o dönemler konak olarak kullanılıyormuş. Bina asıl haliyle günümüze ulaşamamış. Onun yerine eski gibi görünen bir yapı inşa edilip, bir dönem restoran bir dönem de kafe olarak işletilmiş.

Zeyrek’de Osmanlı ve Bizans dönemine ait çok sayıda eser bulunuyor. Yavuz Sultan Selim’in şeyhülislamı Zenbilli Ali Efendi türbesi de burada yer alıyor. Fakat bu noktada göze çarpan en önemli husus, bu eserlerin yıllar içinde gereken önemi görmemiş olmaları. Başlayan çalışmalarla Zeyrek bir şantiye durumunda da olsa, görülecek gezilecek çok yer var.

Uzun dönem hak ettiği ilgiyi göremeyen bir diğer eser de Zeyrek Sarnıçları. Günümüze kadar ulaşabilmiş bu yapı İstanbul’da yer üstünde bulunan tek sarnıç olma özelliğini taşıyor. Burası da tadilat sürecinde.
Tarihi evleri inceleyerek yokuş aşağı iniyor ve Kadınlar Pazarı diye adlandırılan çarşıya geliyoruz. Buraya Siirt Pazarı da deniyor. Zaten semtte bir Siirt egemenliği göze çarpıyor. At Pazarı Meydanı özellikle Pazar günü sokak aralarına açılan tezgâhlarla oldukça kalabalık oluyormuş. Kadınlar pazarında yok yok. Restoranlar, kuruyemişçiler, baharatçılar ve canlı hayvan satıcıları. Bu nedenle özellikle sıcak havalarda pek hoş olmayan kokuların duyulabileceğini hatırlatalım.

Tarihin kucağında geçen bir günden geriye kalan fotoğraflara bakarak bu semte bir daha gelmeden olmaz diye düşünüyoruz..

Nasıl gidilir:

Beşiktaş’tan kalkan Unkapanı otobüslerine binerek Vefa durağında inip 5 dakika yürüyüp bu tarihi vahaya ulaşabilirsiniz.
Gonca SAĞLIK

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu